Yemek alışkanlıklarımız kltürel mirasımız ve sosyal hayatımız ile şekillenir.
Ben bu toparaklara mübadele ile göçmüş bir kuşağın torunuyum, İzmir’de doğdum, çocukluğum ve gençliğim İstanbul, İzmir, Denizli üçgeninde geçti, yeme alışkınlıklarım da köklerimden ve Ege topraklarının geleneklerinden bana miras.
Yemek ile ilişkim çocukluğumdan başlıyor. Anne tarafım mübadele zamanı karşı kıyıdan İzmir’e gelmiş şehirli ve oldukça kalabalık bir aile, baba tarafım ise İç Ege’de Denizli’nin Çal ilçesinden bağcılık yapan, kasabalı ama gene kalabalık bir aile. Her iki tarafta da mutfak aile büyüğü babaannenin kontrolünde..
Süzme yoğurt, yufka ekmek, çökelek, katmer, yer sofrası ve bağa gitmek köyden; balık yemeği ve seçmeyi öğrenmek, lakerda, zeytin ve zeytinyağı, teneke tulum ve pişi şehirden, bana miras..
Okul için evden ayrıldığımda yemek pişirme konusunda en ufak bir fikrim yoktu, öyle bazı hikayelerdeki gibi benim için mutfağa hep çok meraklıydı ya da hep iştahlıydı denemez. Hatta yemediğim öyle çok şey vardı ki yemek konusunda mızmız ve seçiciydim. Bakla pişerken eve girmez, balığı hayatta ağzıma sürmezdim.
Oysa bugün her ikisiyle ilişkim tutku seviyesinde.
Evde hep çok iyi yemek piştiği için, ben işte o eve uzak olduğum yıllarda düştüm iyi yemek peşine, bulamıyorsan iş başa düşer.Sofranın değerini ve iyi yemeğin önemini yalnız yaşamaya başladığım yıllarda anladım.
O zamanlar cep telefonu da yok, görüntülü görüşme de…
Komşudan annemi arıyorum, tarif ediyor yapıyorum..
Şimdi kızım arıyor, sırayla tüm aşamaları anlattırıyor, tarih hep şöyle başlıyor, zeytinyağını tencereye tüm tabana yayılacak kadar koyuyorsun, soğanları doğra, kısık ateşte ve yakmadan rengi değişinceye ve yumuşayıncaya kadar kavuruyorsun… sonrası basit!
2000 yılından bu yana profesyonel olarak birçok restoran ve yiyecek içecek gruplarıyla çalıştım.
Bilgi Üniversitesi, Babylon, Otto, Istanbul Culinary Institute ve Doors Akademi bunlardan bazıları.
2013 yılında kendi restoranım Naif’i açtım.
2020 yılının başından bu yana da Türkiye’nin farklı coğrafyalarında, İstanbul’da, Çeşme ve Bodrum’da, Kapadokya’da ve Urla’da bilinen birçok işletmeye danışmanlık hizmeti verdim ve tecrübelerimi paylaşıyorum.
Halen birçok marka ile işbirliği içindeyim ve konuk şef olarak yemek yapmaya devam ediyorum.
Gençlerle çalışmaktan, usta-çırak ilişkisindeki deneyim aktarma geleneğini sürdürmekten keyfalıyorum.
Yıllar içerisinde, önce biz kız annesi sonra da sektörde bir kadın şef olmanın farklılığını hissettim ve mutfağımın bu doğrultuda şekillendiğini gördüm, yıllardır sektörün tüm kadın çalışanlarını destekliyor ve fark edilmelerini sağlayarak mutfakta eşit şartları savunuyorum.